Skip to main content

Ortadoğu’da Haziran 2025’te yeniden tırmanan İsrail-İran çatışması, küresel emtia ve finans piyasalarında keskin dalgalanmalara neden oldu. Petrol ve doğal gaz fiyatları hızla yükselirken, piyasalar yeni bir risk primi fiyatlamaya başladı. Aynı dönemde Türkiye özelinde de enerji maliyetleri arttı, borsa değer kaybetti ve altın/tl rekor seviyelere yaklaştı. Bu gelişmeler ışığında; enerji piyasaları, ihracat lojistiği, sigorta maliyetleri ve bölge ticareti açısından yaşanan son durumu özetliyoruz. 

Küresel Enerji Piyasasında Dalgalanmalar

  • Petrol Fiyatları: İsrail’in İran hedeflerine yönelik saldırısı sonrası Brent petrol hızla yükseldi. Brent varili 69$ seviyelerinden 74$ üzerine çıktı, haftalık bazda %5’in üzerinde artış gösterdi. Yukarı yönlü hareket, bölgesel gerilimle daha da ivme kazandı. Analistler, çatışma genişleyip Hürmüz Boğazı güzergahında kesintiler yaşanması durumunda petrol fiyatının varil başına 120$’ı görebileceğini uyarıyor. Bununla birlikte piyasalar, çatışmanın İsrail-İran arasında sınırlı kalacağı varsayımıyla şu ana dek şahin tepki vermedi. Örneğin RBC Capital Markets’a göre düşen arzın enflasyonu yükseltmesi olası ve bu durum hisse senedi endekslerinde satışa neden olabilir.
  • Doğalgaz Piyasası: Avrupa doğal gaz fiyatları da tırmandı. Hollanda TTF doğal gaz endeksi Haziran ortasında megavat-saat başına ~37€’ya yükseldi. Uzmanlar, Hürmüz’den geçişin kesilme riski artarsa küresel boru ve sıvılaştırılmış gaz akışlarında dalgalanmalar görülebileceğini belirtiyor. ING Araştırma Başkanı Warren Patterson, çatışma derinleşirse Hürmüz üzerinden günlük 14 milyon varile kadar petrol akışı risk altında olacağını ve bu yolla gaz akışının da etkilenebileceğini vurguladı.
  • Güvenli Liman Talebi: Artan jeopolitik riskler yatırımcıları altın gibi güvenli varlıklara yöneltti. Altın onsu kısa sürede tüm zamanların rekoruna yaklaştı, onsu 3.430$’a yükseldi. Borsalar düşüşte: örneğin Avrupa borsaları çatışma sonrası yaklaşık %1-2 gerilerken, gelişmekte olan piyasalardan TL de baskı gördü; dolar/TL kuru 39,60’a kadar tırmandı. Ekonomi gazetecileri, iç piyasada panik sınırlı kalsa da (yüksek faizler altın talebini kısıyor) risk primindeki yükselişin enflasyon ve kur üzerinde baskı yaratabileceğini belirtiyor.

Türkiye Enerji Piyasalarındaki Etkiler

  • Petrol Bağımlılığı ve Maliyet: Türkiye petrol ihtiyacının %92’sini ithalatla karşılıyor. Brent’teki her dolarlık artış, enerji faturalarının doğrudan yükselmesine yol açıyor. Örneğin; Brent 2022’de ortalama 101$ iken enerji faturası 96,6 milyar $’dı, 2023’te Brent 82$’a gerileyince fatura 69,1 milyar $’a indi. Bu tablo, Haziran’daki fiyat sıçramasının Türkiye’yi doğrudan etkileyeceğini gösteriyor. Ayrıca enerji alımlarının tamamının dolar cinsinden olması ve TL’deki değer kaybı, maliyetlere çarpan etkisiyle yansıyor.
  • Hürmüz Boğazı Riski: Uzmanlar, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidini ciddiye alıyor. Hürmüz, günde 21 milyon varil petrol ve 306 milyon metreküp doğalgaz taşıyan kritik bir koridor. Enerji uzmanı Necdet Pamir, İran’ın denizaltı ve mayınlarla boğazı kapatabilecek kapasitede olduğunu vurguladı: “Kapatamazlar diyenlere katılmıyorum… Noktaya gelirse kapatabilirler”. Bu durumda dünya piyasalarından 21 milyon varil/gün petrol geçişi duracak; Pamir’e göre böyle bir senaryoda petrolün 100$’da kalması “öngörülemez”. Dolayısıyla Türkiye’nin petrol tedarikinde kesinti riski olmasa da, fiyat riski çok yüksek.
  • Doğal Gaz Etkisi: Türkiye’nin doğalgaz tüketiminin %99’u ithalatla karşılanıyor; İran’dan da yıllık ~10 milyar m³ gaz alıyoruz. İsrail’in Buşehr’deki Güney Pars gaz sahasını hedef alması üretimde aksamalara neden oldu. Pamir, sahaya saldırı devam ederse Türkiye’nin tek ciddi etkilenen ülke olacağını, bunun sanayiyi felç edebileceğini belirtti. Ayrıca Türk firmalarının imzaladığı bazı gaz alım sözleşmeleri petrol fiyatlarına endeksli; bu yüzden petrol artışı gecikmeli de olsa Türkiye’nin gaz faturalarına yansıyacak. Pamir, bu etkinin Rusya-Ukrayna krizinde görüldüğü gibi psikolojik dalgalanmaları da tetiklediğine dikkat çekti.
  • Genel Etkiler: Şu aşamada petrol tedariğinde ciddi bir tıkanma yok; çünkü ABD yaptırımlarıyla Türkiye İran’dan petrol alımını durdurmuş, ihtiyacını %70 Rusya’dan, %25 Irak’tan karşılıyor. Ancak Pamir, aşırı enerji bağımlılığını “ekonomimizin üzerinde Demokles’in kılıcı” olarak tanımlıyor. Dolayısıyla fiyat artışlarının enflasyonist baskı yaratması ve Merkez Bankası’nın faiz politikasında belirsizlik ortaya çıkması kaçınılmaz görünüyor. Zaten analistler, yüksek enerji maliyetlerinin enflasyonu yukarı çekeceğini ve böylece faiz indirimlerinin ötelenebileceğini öngörüyor.

İhracat ve Lojistik Üzerindeki Baskılar

  • Navlun ve Sigorta Maliyetleri: Bölgedeki çatışma, küresel taşımacılık piyasasında kripto risk primlerini yükseltti. Orta Doğu’dan Asya’ya ham petrol taşıyan dev tanker (VLCC) kiraları %20 arttı. Savaş riski primi yükselirken, nakliye firmaları daha temkinli; teklifler arttı, seferler öteleniyor. Araştırma kuruluşu LSEG’e göre, çatışma derinleşirse savaş risk primi “katlanarak” artacak ve petrolü taşıyan gemiler için navlun ile kargo sigortası ton başına $3-8 ek maliyet yükleyecek. Aynı şekilde, Reuters kaynaklarına göre İsrail limanlarına yapılacak sevkiyatların savaş sigorta primi haftalık %0,2’den %1,0’a çıktı – yani her gemi değerinin %1’ine varan ek sigorta bedeli söz konusu. Özetle çatışma sevkiyat navlunları ve sigorta primlerinde ani sıçramaya yol açtı.
  • Lojistik Rota Değişiklikleri: Çatışma denizyolu ve havayolunda alternatife geçişlere neden oldu. İthalat/ihracat işlemleri için en sık kullanılan hava kargosu hattı neredeyse durma noktasına geldi; uçuşlar genellikle Ermenistan üzerinden yönlendiriliyor. Deniz yolunda ise Süveyş kanalı yerine Ümit Burnu (Cape) rotası değerlendirilmeye başlandı. Bu uzun rota gemi sigorta ve navlun maliyetlerini daha da artırıyor. Ayrıca, İran destekli Husi güçlerinin Hayfa limanını savaş hedefi olarak göstermesi ile Lübnan’dan gelebilecek roket tehditleri, Akdeniz çıkışlı sevkiyatları riskli hale getirdi. Bu durum Türk ihracatçıları için lojistik zinciri tıkanma tehdidi demek: UTİKAD Başkan Yardımcısı Ayşem Ulusoy, yeni rota arayışının sigorta-navlun maliyetlerini artıracağını ve Mısır/Süveyş hattı yerine Ümit Burnu güzergâhının tercih edilebileceğini belirtiyor. Üstelik karayolu alternatifi olarak Suriye veya Karadeniz rotalarının daha cazip hale gelebileceği vurgulanıyor.
  • Sevkiyat Ertelemeleri: Birçok Türk firma savaş riski yüzünden sevkiyatlarını askıya aldı. EKONOMİ gazetesine konuşan sektör temsilcileri “bazı müşteriler sevkiyatlarını beklemeye aldı” dedi. Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) yetkilileri ise hava ve denizyolu aksaklıkları nedeniyle karayolu talebinin arttığını, Sahadaki kriz masası toplantılarının sürdüğünü aktardı. Önde gelen ro-ro ve gemi taşımacılığı şirketleri de risk algısı yükselince yeni gemi rotaları ve navlun sigorta düzenlemeleri üzerinde çalışıyor.

Orta Doğu Pazarı ve Türkiye İhracatı

  • İhracat Pazarları: İran, Türkiye’nin ihracatında nispeten küçük ama önemli bir paya sahip. 2025’in ilk dört ayında Türkiye’nin İran’a ihracatı %5,5 düşüşle ~912 milyon $ oldu; İran bugünün ihracat pazarları arasında 27. sırada yer alıyor. Önemli ihracat kalemlerimiz arasında kimya, tekstil, tarım-gıda ve metal ürünleri bulunuyor. Çatışma riski derinleştikçe bu pazara ulaşım zorlaşacak; halihazırda turist ve bavul ticareti ile yürüyen elden satışlar bile olumsuz etkilenebilir. İstanbul Tekstil İhracatçıları Başkanı Ahmet Öksüz, İran’a ihracatta durgunluğun olası olduğunu, bu ülkeyle bağların kopmasının “çarpan etkisiyle” diğer bölgelere de yansıyacağını vurguladı.
  • Yaptırımların Ticarete Etkisi: İran’a uygulanan uluslararası yaptırımlar, Türkiye’nin bu pazarda işlem yapmasını zaten güçlendiriyordu. Nitekim Petrol Ofisi uzmanı Necdet Pamir’in belirttiği üzere, ABD yaptırımları sonucu Türkiye İran’dan petrol almayı durdurdu. Benzer şekilde ödeme ve finansman kanalları sınırlı. Uluslararası hukuk çerçevesinde “insani ticaret” kabul edilen gıda, ilaç gibi ürünler serbest bırakılırken, diğer ihracat kalemlerinde banka ve finansman sıkıntısı yaşanıyor. Sonuçta, güvenli kanal eksikliği ihracat kredi risklerini artırıyor ve tüccarları yeni alıcılar aramaya itiyor. Öte yandan ambargoların kaldırılması ya da esnetilmesi (örneğin Suriye’de olduğu gibi) böyle pazarlara yönelik fırsatlar yaratabilir; ancak şu an için savaş belirsizliği, ihracatçının finansman ve sigorta arayışını zorlaştırıyor.
  • Bölgesel Güvenlik ve Turizm: Süregelen çatışma bölge güvenliğini zayıflatırken, doğrudan ticarete etkisinin yanı sıra turizm akışlarını da etkileme riski taşıyor. Uzmanlar, çatışma derinleştiğinde Ortadoğu kaynaklı turizm talebinin düşeceğini, zira 2023’te Gazze krizi sırasında rezervasyonlarda ani düşüşler yaşanmıştı. Ayrıca Oya Küçükel’in belirttiği gibi, bölge hava sahasındaki risk kısa vadede uçuş iptallerine yol açarak hizmet sektörünü etkileyebilir.

Üretim ve İhracat Maliyetleri

  • Enerji Girdileri: Yükselen petrol ve gaz fiyatları sanayide üretim maliyetlerini yukarı çekiyor. Endüstrinin kullandığı ham petrol, doğalgaz, elektrik gibi girdiler pahalanacak. Bu durum, özellikle petrokimya, çimento gibi enerji yoğun sektörlerde kârlılığı azaltıp ürün fiyatlarına yansıyabilir. Çift etkili faktör TL’nin değer kaybı ile birlikte enflasyonist baskıları şiddetlendiriyor.
  • Sigorta ve Finansman Maliyetleri: Yukarıda bahsedildiği üzere, sevkiyat riskleri arttıkça lojistik maliyetleri de fırladı. Navlun ve sigorta zamları ihracat fiyatlarına dolaylı olarak ek maliyet bindiriyor. Örneğin konteyner navlunları ve tanker kiralama ücretleri yüksek kaldığı sürece TİM raporlarına göre lojistik giderler önemli bir maliyet unsuru olmaya devam edecek. Ayrıca finansman kanallarında ortaya çıkan belirsizlikler faizleri yükselterek işletme maliyetlerini artırıyor. Hazır giyim sektör temsilcisi Şeref Fayat, “enerji fiyatlarındaki artış üretim maliyetlerini, finansman sıkıntısı da finansman maliyetini artırıyor” diyerek işaret etti.

Sonuç ve Değerlendirme

Haziran 2025 itibarıyla İsrail-İran gerilimi, enerji ve ihracat piyasalarında önemli riskleri gözler önüne serdi. Global piyasalarda petrol ve doğal gaz fiyatları ile güvenli liman talebi arttı; Türkiye’de ise yükselen enerji maliyetleri, borsa gerilemesi ve yüksek enflasyonist kaygılar öne çıktı. Tedarik zinciri tarafında lojistik belirsizlikleri, yüksek navlun ve sigorta primleri ihracatçılar için yeni maliyet kalemleri oluşturuyor. Orta Doğu’ya yönelik ihracatta ülkemiz firmaları, mevcut yaptırımlar ve artan güvenlik riskiyle karşı karşıya. Enerji uzmanları ve ekonomi yorumcuları, çatışmanın süresine bağlı olarak Hürmüz geçişinin kapanması, enflasyonist baskı ve kredi koşullarının sıkılaşması gibi ek olumsuz senaryoları vurguluyor. Sektör temsilcileri ise şimdiden sevkiyatlarını öteleyerek beklemeye geçti; tekstil, hazırgiyim ve enerji yoğun sanayilerde üretim ve ihracat planları yeniden gözden geçiriliyor. Kısacası, bu yeni jeopolitik dalga ihracatçıları risk yönetimi stratejilerini hızla güncellemeye zorluyor. To Best Group olarak, firmaların küresel risk ortamında yolunu bulmasına yardımcı olmak için buradayız.

Leave a Reply